Pozitif Dergisi
Güzin Yener Röportajı Hazırlayan: Damla Selin Tomru
Nefes Neredeyse Zihin Oradadır
- Dalai Lama Benim için Bilgelik Okyanusu
Birazdan okuyacağınız satırlar yaklaşık bir buçuk yıl önce niyet edilen bir röportajın vücut bulmuş hali. Güzin Yener ile tanıştığımızda röportaj için sözleştik, kendisi o sırada İngiltere'de idi ve yaklaşık 2 saat süren sohbetimiz o kadar derinleşti ki biz röportajımızı yapamadık. Doğru zaman şimdiymiş, uzunca bir aradan sonra yeniden buluştuk ve kendisi yoğun programına rağmen sorularımızı cevapladı.
Güzin Yener, İngiltere'de öğretim görevlisi, doktorasına devam ettiği Oxford Üniversitesi ve başka eğitim kurumlarında Budizm ve Mindfulness konulu çalışmalar yapıyor. Aynı zamanda psikoterapist, Hindistan, Türkiye, Sudan, Suriye ve Mısır'da zihin sağlığıyla ilgili devlet ya da sivil toplum örgütleriyle beraber çalışmış. Kaşmir depremi sonrasında insani yardım için Hindistan'a gitmiş ve 14 yıl burada kalmış. Hindistan'da yaşadığı dönemde Hindu ve Tibet Budist yogik gelenekleri, felsefeleri ve ritüellerine merak duymuş ve Dharamsala'da katıldığı Tibetçe çeviri eğitimi sonrasında Budist arşivlerin Türkiye ayağının çevirmeni olmuş. Yener, bir yandan eğitim verirken, halen araştırmalarına da devam ediyor. Ayrıca Tibet geleneğinde yogik geleneğe inisiye bir rahibe ve onun gerektirdiği şekilde yaşıyor.
Açıkçası onu dinlediğimde çok heyecanlandım, düşünsenize binlerce yıl öncesinden günümüze gelmiş olan bilgelikle dolu pek çok belgeyi inceleme şansı olmuş, gittiği pek çok yerdeki mabetlerde o dönemde yapılan ritüelleri öğrenmiş ve deneyimlemiş. Dahası 14. Dalai Lama ile de tanışmış hatta sohbet etmiş.
Yaptığımız sohbet sırasında yaşadığımız dönemde bazı durumlarda "new age" adı altında ciddi bir dezenformasyon olduğunu ve kişilerin bu alanda ilerlerken bilgileri derinlerimesine özümsemesi gerektiğinin de altını çizdi. Güzin Yener, bence bizim için büyük şans. Çünkü onun sayesinde çoğu zaman yanlış tanımlanan pek çok bilgiye kendi dilimizde ulaşabiliyoruz.
Bize öncelikle kendinizi keşif yolculuğunuzu anlatır mısınız? Tetikleyen şey neydi, yol boyunca neler yaşadınız, kimlerle tanıştınız? Kazandığınız en büyük hazineler nelerdi?
Belki yaşam deneyimlerinin, belki de bu deneyimleri yorumlama biçiminin bir sonucu olarak muhtemelen bir değil bir sürü etken var, o yüzden tek bir şeyle özetlemek biraz zor. Görüp algıladığımız gerçekliği derinlemesine sorgulamayı ve deneyimlemeyi nefes almak kadar doğal hale getiren bir farkındalık ve uyumlanma süreci yaşam dediğimiz yolculuğun muhteşem bir armağanı. Bu eşsiz yolculuk boyunca şu ana kadar edindiğim bir iç görü olduysa bu tamamen güvenilir öğretmenlerle karşılaşıp onların şefkati ve ilgisi sayesinde bir şeyler öğrenip günlük hayatımda uygulamaya koyabilmem sayesindedir. Hayatta oldukları müddetçe beni koşulsuz sevgileri ile desteklemiş olan anne babam ve dünyanın her yerinden ailem saydığım çok değerli dostlara da varlıkları için her zaman minnettarım. Kazandığım en büyük hazine ise hayatı şefkat ve bilgelikle sürdürecek bilinci geliştirip bunu bütünün yararına kullanmam için teşvik eden kişileri tanımış olmak ve yaşam yolculuğumu onlarla deneyimleyebilmek diyebilirim.
Bugün bulunduğunuz noktada nasıl bir yaşamınız var?
Koşuşturma içerisinde sıradan bir akademisyen hayatı, Oxford Üniversitesi'ndeki doktora araştırmama devam ediyor ve hem üniversite bünyesinde hem de çeşitli merkezlerde farkındalık (mindfulness) ve Budizm temelli meditasyon eğitimleri ve uygulamalarına yönelik seminerler veriyorum. Psikoterapi kökenli olduğum için üniversite ve üyesi olduğum kolej bünyesinde psikolojik destek sağlayıcı birim ve etkinliklerde görev alıyorum. Araştırma alanlarım gereğince zaman zaman seyahat etmem ve ilksel kaynak dediğimiz temel dillerden çeviriler yapmam gerekiyor.
Bir yandan Tibet'te bir manastır hayatınız var, diğer yandan İngiltere'deki öğretmenlik hayatınız. İki farklı dünya arasındaki köprü gibisiniz. Bu iki farklı dünyayı nasıl dengeliyorsunuz?
Belki klişe bir cevap olacak ancak iki dünya arasında farklıymış gibi gözüken tek şey zihin ve zihnin 'orası' ve 'burası' olarak ayrıştıran algılayış biçimi. Sahip olduğum olanak ve yetileri elimden geldiğince faydalı bir biçimde kullanarak bilgiyi artırmak ve paylaşmak gayesiyle hareket etmeye çalışıyorum. Yaşam bir oluş hali, bu süreçte yoluma çıkan türlü olumlu veya olumsuzluklar karşısında da yine farkındalıkla, şefkat ve bilgelikle karşılık vermeye gayret ediyorum. Elbette ki zorlandığım, takıldığım, yanlış yaptığım zamanlar oluyor, o zaman da aynı hataları tekrarlamamaya ve eksikliklerimi tamamlamaya çalışarak ilerlemeye çalışıyorum. Günlük zihinsel uygulama ve yoga pratiğini aksattırmadan devam ettirmek ve fırsat buldukça inzivaya çekilmek tüm bu sürecin doğal bir şekilde işlemesine yardımcı oluyor.
Sizin için 14.Dalai Lama kim?
- Dalai Lama tüm dünya kamuoyunun bildiği gibi hayatını dünya barışı, kültürler ve inançlar arasındaki uyum ve anlayışın artırılmasına adamış Nobel Barış Ödülü (1989) sahibi bir kişi ve aynı zamanda da Tibet Budizm'inin ruhani lideri. Ünvanının anlamı Türk ve Moğol lehçelerinde 'okyanus' anlamına gelen 'Dalay' ile Sanskritçedeki 'Guru' kelimesinin Tibetçe karşılığı olan 'Lama' kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşuyor, bunu sembolik olarak 'Bilgelik Okyanusu' veya 'Bilgeliği okyanus kadar engin olan kişi' olarak çevirebiliriz. Dalai Lama benim için tam da bu, kendini insanlığın ve dünyanın faydasına adamış bir 'Bilgelik Okyanusu'. O'nun kendini tanımı ise 'sadece bir keşiş ve sıradan bir insan'.
Onun tercümanı olma hikayenizi anlatır mısınız?
Orta Asya, Hint ve Budist uygarlıkları, felsefeleri ve uygulamalarına olan ilgim beni zamanla daha derine inmeye ve bu kültürlerin metinlerini kendi dillerinden bizzat okuyup anlamaya yönlendirdi. Okumalarıma başladığımda Türkçe 'deki akademik yayınlar sınırlı, güvenilir kaynaklar ve güncel yazılarsa yok denecek kadar azdı. Tibetçe, İngilizce ve diğer dillerden Türkçe 'ye çeviriye bu konulara benim gibi ilgisi olan ve daha fazla güvenilir ve doğru bilgiye erişmeye çalışan kişiler için başladım. Birçok dilde Budist felsefi metinlerinin çeviri ve açıklamalarını içeren Berzin Arşivi adlı elektronik arşivin Türkçe bölümünün oluşturulmasına ve içeriğinin gelişmesine önayak oldum. Bunu başka çeviri projeleri ve diğer Budist Lamalarla yaptığım çalışmalar izledi. Tüm bunlar olurken bir yandan çalışıyor, bir yandan da Dalai Lama'nın yaşadığı Hindistan'ın kuzeyindeki Himachal Pradeş eyaletinde bulunan Dharamsala'da bulunuyordum, dolayısıyla ziyarete gelen Türk gruplar oldukça onlara yardımcı olmak vs derken her şey tamamen organik bir biçimde gelişti.
Dalai Lama'nın herkese açık eğitim ve konuşmalarını çok çeşitli dillere çeviren büyük bir ekip var, Türkçemizi bu dillerin arasında temsil etmek gerçekten harika.
Kendisiyle ilgili bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Sanırım bir tanesi ilginizi çekebilir. Dalai Lama 2015 yılındaki resmi İngiltere ziyaretinde Oxford Üniversite'sindeki Doğu Araştırmaları fakültesini de ziyaret etti ve burada seçilmiş bir grup akademisyen ve öğrenci ile bir araya geldi. Bu özel sohbete konusunda uzman olan dünyanın sayılı akademisyenleri ile birlikte Tibetçe bilen Türk bir hanım olarak yer aldığımda Dalai Lama her zamanki samimi ve sevecen ilgisini göstererek sol yanına oturmamı işaret etti, uzunca bir süre boyunca da Tibet ve Türk halkları arasındaki tarihi ve kültürel etkileşimden ve bu konudaki akademik çalışmaların fazlalaştırılmasının öneminden bahsetti. Sohbet sonrasında fakültede çok saygı duyduğum Tibetli Profesörüm Gen Tsering Gonkatsang 'Umarım bu konuşmanın önemini kavramışsındır' demişti bana, ki o anda hissettiklerimin yoğunluğundan verecek sözlü cevabım yoktu, sadece Türk ve Tibet usulünce olduğu gibi sessizce ve hürmetle eğilerek teşekkür edebildim.
Röportaj öncesi yaptığımız görüşmede bana yoganın bazı pozlarının aslında Uygur Türkleri'nce uygulandığını, çok kadim kitapların yüzlerce yıl önce öz Türkçe'ye çevrildiğini söylemiştiniz. Bunu detaylandırabilir misiniz?
Budizm'in Orta Asya Türk halklarının geçmişinde Göktürk ve Uygur Kağanlıkları dönemine yayılan uzun bir geçmişi var. Budist felsefenin Hindistan'dan Orta Asya'ya yayılma rotası üzerinde yaşamış Türkî halkların İpek Yolu üzerinden gelen bu yeni bilgeliği kendi kültür haznelerinde eritmeleriyle ortaya muazzam bir sentez çıkıyor. Yoga ve meditasyon uygulamalarına dair metinler Türk Kağanlarının himayesinde çeşitli Türk lehçelerine çevriliyor. Bunun sadece Türk kültürüne değil tüm dünya uygarlık tarihi ve kültürüne olan yankıları oldukça kapsamlı bir konu.
Antik Mısır Medeniyeti'ne, Maya'lara bakılınca insanlığın hayli yüksek bir farkındalık ve medeniyet seviyesinde olduğu bir dönemin belki binlerce yıl önce varolduğu hissediliyor, peki kırılım nerede nasıl yaşanıyor?
Böyle bir dönem gerçekten oldu mu? Bir umut mu yoksa geçmişin belleğinden süzülen bir gelecek ülküsü mü? Bu, pek çok felsefi kuram ve tarihsel perspektiften açıklanabilecek oldukça derin bir konu. Belki yine zihin odaklı bir önermede bulunmak mümkün; kırılmalar her zaman 'ben' ve 'öteki' diye ayrıştığımızda, zihnin öznel istek veya hoşnutsuzluk itkileriyle var olmayan bir ayrımı dışa yansıtarak bunu tek hakikat sanmasıyla ortaya çıkıyor. Bu yanlış anlamadan şefkat ve bilgelik yoluyla özgürleşerek diğerkâm bir farkındalık seviyesine ulaşmak, insanlık tarihi boyunca Buddha gibi pek çok bilge öğretmenin göstermeye çalıştığı yoldur.
Bizler bu kadim bilgilere ulaşmak için nasıl bir yol izlemeliyiz?
Bunun en basit ve kolaylıkla uygulanabilir yolu zihni gözlemlemektir. Pek azımız zihinlerimizin nasıl işlediğine gerçekten kafa yorarız. Nefes neredeyse zihin oradadır. Nefes alıp verdiğimiz şimdiki an'da ve var oluş halinde, herhangi bir yargı veya yorumda bulunmaya çalışmadan sadece akıp giden duygu, düşünce ve algıları gözlemlemek. Bunu evde, ofiste, otobüste her yerde yapabilirsiniz, birkaç saniye, dakika veya daha uzun sürebilir size kalmış. İlk başta odaklanmak zor gelebilir, dikkat dağıldığında sadece nefese geri odaklanmak yetecektir. Kitaplar, öğretmenler, uygulamalar vs hepsi özünde bu temelin üzerine kuruludur. Bunu bir alışkanlık haline getirdiğimizde zihnin gerçek yetileri ortaya çıkacaktır, tıpkı yüzeyi dalgalı bir denizin rüzgâr dindikten sonra gökyüzünün sonsuzluğunu aksettirmesi gibi.
Tez çalışmalarınız tantrik Tanrıçalar Lotus Dakini ve Kurukulle ile ilgiliymiş. Bize bunlardan ve çalışmanızdan söz edebilir misiniz?
Ah, bu da bambaşka bir sohbetin konusu olacak kadar ayrıntılı ve muazzam bir başka konu! 'Tanrıça' deyimi aslında hatalı, Türkçe dahil diğer birçok dilde Sanskritçe ve Tibetçe 'de geçen terim ve kavramların tam karşılıklarının olmamasından kaynaklanıyor. Bahsedilen ilahi bir varlık değil. Burada kastedilen, ileri seviye yoga ve meditasyon metinlerinde geçen bazı uygulamaların betimlenme biçimi, aydınlanmanın iki bileşeninden biri olan şefkatli bilgelik dişil enerjiyle, yöntem ise eril enerji ile tasvir ediliyor. Bunun fizyolojik veya toplumsal cinsiyetle pek alakası yok. Benim araştırmam bu metinlerde geçen uygulama ve ritüellerin öznel deneyim üzerinden kişisel gelişim ve dönüşümü nasıl sağladığıyla ilgili. Metinleri temel dillerden çevirirken aynı zamanda tarihçesi, zaman içindeki evrimi, son derece önemli olan şecere kayıtları ile görsel ve sembolik aktarımı gibi eğlenceli pek çok yan konuda da araştırma yapıp yazıya dökmeniz gerekiyor. Bütün bunlar Dzongsar Jamyang Khyentse adlı aslen Bhutan kökenli çok önemli bir Budist Lama'nın başlattığı dünya çapında bir kuruluş olan Khyentse Foundation'dan aldığım doktora bursu sayesinde mümkün oldu, kendisine kişisel ilgisi ve sonsuz bilgeliği için ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.
Türkiye'de tantra denince hemen cinsellik akla geliyor, bu ne kadar doğru?
Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada durum böyle. Bunun sömürgecilik döneminde Hint ve Asya dillerinden batı dillerine yapılan ilk çevirilerde yapılan hatalar ve görsel sembollerin tamamen önyargılı aktarılmasına dayanan bir geçmişi var. Daha yakın tarihte ise modern tüketim kültürünün metalaştırıp aslından oldukça farklı bir ambalajla sunduğu bir mucizevi ürün haline geldiğini görüyoruz. Keşke o kadar basit olsaydı! Bilindik tabiri biraz güncelleyerek söylersek, 'Her sahte satıcının bir bilinçsiz alıcısı vardır'. Bu konuda oldukça fazla sayıda yanlış algı ve istismar olduğu için net olarak şunu söylemek gerek: Cinselliğin konuyla pek alakası yok.
Tantra kelime olarak 'sürem' veya 'devamlılık' anlamına gelen, fenomenleri ontolojik ve epistemolojik bakımdan irdeleyen oldukça kapsamlı ve derin bir felsefi uygulamalar bütünüdür. Temel metinleri okuyabilen bir akademisyen, cinsel terapi konusunda yetkin bir psikoterapist ve söz konusu felsefeleri araştırmaya ömrünü vakfetmiş bir emektar olarak naçizane görüşüm, insani deneyimin doğal, güzel ve özel bir parçası olan cinselliğin bu derin felsefe içerisindeki yerinin oldukça ufak olduğu yönünde, belki okyanusta bir damla kadar.
Anlatımınız o kadar sade, bilgi ve deneyiminiz o kadar derin ki, bu röportajın devamını yapmayı çok isterim. Sizin son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Umarım oldukça geniş ve ayrıntılı bir konuyu anlaşılır bir şekilde aktarabilmişimdir. Söyleşi için size teşekkür ederim. Daha fazla bilgi almak isteyenler fakülte elektronik adresim üzerinden yazarak bana ulaşmayı deneyebilirler.